Aramalara devam ederken bir yandan da boşalan Fransa koltuğuna başvursam da pek siklenmedim. O aradaki boşlukta antreman tesislerimizin seviyesi düştü. Başkana gidecek oldum, ayaklarım geri geri gitti. Zaten borç içinde yüzüyoruz. Phill Jackson gibi her şeyi anlayışlı karşılayabilirim diye düşündüm, tabi kulüpte yerimin garanti olmamasının da atar yapmamam da etkisi büyüktü.
Aramalarım devam ederken Efsane Sarbi Reyiz'in de Valencia'daki kontratının bittiğini gördüm. 31 yaşında FM'deki Sarbi her türlü iş görürdü. İmzalattım. Beşiktaş'tan taş gibi bir Yiğit İncedemir, yedek kaleci olarak Fatih Tosun ve yedek hızlı forvet olarak genç Yaşar Yılmaz'ı renklerime bağladım. Yine de Wagner'e güvenmediğim için bir orta saha ile daha anlaşmak istiyordum. Porto'daki Engin Bekdemir ise imzalama teklifimi geri çevirdi. Golcüm İsmail Sosa'ya bir şey olması ve Engin Bekdemir'in gelip gelmemesine göre çift forvet oynama ihtimaline karşı da Tarık El Amrani isimli gençle anlaşma imzaladım. Tarık diğerlerinden 2 ay sonra takıma katılacaktı. Bu arada Galatasaray'a yabancı olan yedek sağ bekimi €1,5M'a kakalayınca yabancı sayım da 4'e düşmüştü.
Sezon başı hazırlığında verdim trainingin gözüne gözüne. Kilometrelerce koşturdum puştları dağ bayır demeden, su vermeden. O arada da hemen hemen 3 günde bir hazırlık maçı yaptırdım rotasyon uygulayarak. Hazırlık maçları çok ümit vericiydi ve herhangi bir sakatlık problemi ile karşılaşmadım. Tam o sırada Engin Bekdemir, Porto'dan ayrıldı ve hemen deneme(trial) teklif ettim. Oyunun yüzyıllık "bug'ı. Trial'e gelen oyuncu arından zart diye kontrat imzalıyor. Bastırdım Engin Bekdemir'e imzayı, öptürdüm formayı ve böylece takımın yeni oyun sistemi ve kadrosu da belli oldu.
Tarık El Amrani hariç diğer oyuncularla ilgili basın toplantısı düzenledik. Verdim gazı; bunlar mükemmel, Sarbi'yle mükemmel bir dostuluğumuz var, yok kardeşim ne swf'si ben hiç gülmedim onlara, Engin tam bir yıldız, yürüyün, koşun, tutmayın küçük enişteyi modunda basın toplantısından sonra hazırlık maçlarına devam ederek ve lig yaklaştıkça antreman temposunu düşürerek hazırlıklarımı tamamladım. Sakatlıktan çok başım yandığı için, bu sefer oldukça düşük tuttum antreman temposunu. Light'ın sonunda. Ve Avrupa kupalarına katılma ve yüksek prim vaadi lige başladık.
İlk üç maçta bomba gibi girip peşpeşe galibiyetler alarak Fenerbahçe ile zirveyi paylaştık. Verilen milli maç arasından sonra Galatasaray ile maçımız vardı. O arada yapılan kurada Türkiye Kupası'nda Dardanelspor ile eşleştik. Kader dedim, geçtim. Galatasaray' kıran kırana geçen maç sonunda 3-2 yenildim. Arından 4 maçlık bir galibiyet serisi daha yakaladım. Sarbi çılgın atıyor, Sosa golleri sıralıyordu. Şehirde başımız dik geziyorduk ki Dardanel ile kupa eleme maçımız geldi. Eski hocaları olmamdan olacak ki Dardanel'e şansım hiç tutmuyor. Yine 2-1 yenilip kupadan elendik ve yüzümüzü tamamen lige çevirdik. Arada bazı oyuncuların antreman seviyesi çok düşük demesi yüzünden, idmanı çok az az arttırdım. 2 galibiyet daha aldıktan sonra Manisaspor ile şöyle bir istatistik ve kaçan bir penaltı sonrasında berabere kaldık. O maçta dikkatimi çeken şey Sosa'ya senden bir şeyler bekliyorum koçum dememle, maçın içine sıçması oldu. Ardından doğal yollardan Fenerbahçe'ye yenildik. Trabzon'u 1-0 yenip, peşpeşe Beşiktaş ve Çanakkale Dardanel'e net bir şekilde kaybedince biraz tırstım takım dağılacak diye ama son iki maçımızı da alarak ilk yarıyı ligi şöyle güzel bitirdik. Eminim televizyonlarda işte Türk oyunculara güvenin sonucu ve. gibi haberler dönüyordu. Tabi bu sonuçlarda fikstürümüzün mükemmel olmasının da payı var. Zor maçlar sonlara kalmış. Böylece pek fazla dalgalanma yaşamadan ilerleyebildik.
Sezon başı hazırlığında verdim trainingin gözüne gözüne. Kilometrelerce koşturdum puştları dağ bayır demeden, su vermeden. O arada da hemen hemen 3 günde bir hazırlık maçı yaptırdım rotasyon uygulayarak. Hazırlık maçları çok ümit vericiydi ve herhangi bir sakatlık problemi ile karşılaşmadım. Tam o sırada Engin Bekdemir, Porto'dan ayrıldı ve hemen deneme(trial) teklif ettim. Oyunun yüzyıllık "bug'ı. Trial'e gelen oyuncu arından zart diye kontrat imzalıyor. Bastırdım Engin Bekdemir'e imzayı, öptürdüm formayı ve böylece takımın yeni oyun sistemi ve kadrosu da belli oldu.
Tarık El Amrani hariç diğer oyuncularla ilgili basın toplantısı düzenledik. Verdim gazı; bunlar mükemmel, Sarbi'yle mükemmel bir dostuluğumuz var, yok kardeşim ne swf'si ben hiç gülmedim onlara, Engin tam bir yıldız, yürüyün, koşun, tutmayın küçük enişteyi modunda basın toplantısından sonra hazırlık maçlarına devam ederek ve lig yaklaştıkça antreman temposunu düşürerek hazırlıklarımı tamamladım. Sakatlıktan çok başım yandığı için, bu sefer oldukça düşük tuttum antreman temposunu. Light'ın sonunda. Ve Avrupa kupalarına katılma ve yüksek prim vaadi lige başladık.
İlk üç maçta bomba gibi girip peşpeşe galibiyetler alarak Fenerbahçe ile zirveyi paylaştık. Verilen milli maç arasından sonra Galatasaray ile maçımız vardı. O arada yapılan kurada Türkiye Kupası'nda Dardanelspor ile eşleştik. Kader dedim, geçtim. Galatasaray' kıran kırana geçen maç sonunda 3-2 yenildim. Arından 4 maçlık bir galibiyet serisi daha yakaladım. Sarbi çılgın atıyor, Sosa golleri sıralıyordu. Şehirde başımız dik geziyorduk ki Dardanel ile kupa eleme maçımız geldi. Eski hocaları olmamdan olacak ki Dardanel'e şansım hiç tutmuyor. Yine 2-1 yenilip kupadan elendik ve yüzümüzü tamamen lige çevirdik. Arada bazı oyuncuların antreman seviyesi çok düşük demesi yüzünden, idmanı çok az az arttırdım. 2 galibiyet daha aldıktan sonra Manisaspor ile şöyle bir istatistik ve kaçan bir penaltı sonrasında berabere kaldık. O maçta dikkatimi çeken şey Sosa'ya senden bir şeyler bekliyorum koçum dememle, maçın içine sıçması oldu. Ardından doğal yollardan Fenerbahçe'ye yenildik. Trabzon'u 1-0 yenip, peşpeşe Beşiktaş ve Çanakkale Dardanel'e net bir şekilde kaybedince biraz tırstım takım dağılacak diye ama son iki maçımızı da alarak ilk yarıyı ligi şöyle güzel bitirdik. Eminim televizyonlarda işte Türk oyunculara güvenin sonucu ve. gibi haberler dönüyordu. Tabi bu sonuçlarda fikstürümüzün mükemmel olmasının da payı var. Zor maçlar sonlara kalmış. Böylece pek fazla dalgalanma yaşamadan ilerleyebildik.
| 2017 - İlk Yarı Sonu |
Ve bir de şöyle bir şey oldu ilk yarı sonunda:
| En alttaki isme dikkat! Sağ açık oynuyor kendisi. |
Klasik olarak ikinci yarı takımlarda bir performans kaybı oluyor: Sakatlıklar ve cezalıların ufaktan ortaya çıkmasıyla rotasyonda sıkıntı oluyor ve takım performans kaybediyor. Böyle olmasın diye oldukça temkinli adımlar attım ikinci yarı. Yine duruma göre antreman derecesini arttırıyordum ama çok az az. Devre arasında Avusturya kampı yaparak hazırlık maçlarına ağırlık verdim. Harmoninin dağılmaması hedefimdi ve çok şükür dağılmadı.
İlk maçta deplasmanda Gençlerbirliği'ne 2-0 yenilmemize rağmen 7 maçta 5 galibiyet -Galatasaray dahil- 2 beraberlik aldık. O maçlarla ilgili şöyle anılarım oldu, anlatayım:
Galatasaray maçından sonra Bursa karşısına çıkacaktık. Bursa karşısında 1-0 geriye düştük. Soyunma odasında çılgın attım ve kazanmaktan başka çareniz yok dedim. Takım ateşli çıktı sahaya ve hemen 1-1'i buldu. Vakit ilerliyordu ve yanımda oturan Orhan Gülle ile göz göze geldik. Gözüme işaret ettim ve hazırlığını yaptı. Tam oyuna girecekken kulağına "oğlum gülle gibi yapıştır" dedim. Girdi ve girer girmez gülle gibi yapıştırdı. Yılın golü seçildi.
Peşinden Rize ile oynayacaktık ve ben basın toplantısında "bunlar küme düşer" dedim. Demez olaydım. Adamların ilk yarıda ayağından topu alamadık. Herkes Messi. Skor 2-0. Soyunma odasında yine bastım kalayı ve genç golcüm Tarık El Amrani'yi sürdüm oyuna. 2 gol atarak takımını ve kendini kurtardı. İlk golleriydi.
Ardından yine küme düşmeye oynayan Buca ile karşılaştık, yine bunlar düşer dedim. İlk yarı 1-0 mağlubuz. Yine aynı terane. Küfürler küfürler. 1-1 i bulduk ve Orhan Gülle'yi sürdüm oyuna. Bu sefer AMC mevkiine koydum DMC'mi. Orhan durumu 2-1 yaptı ve kendini resmen kanıtladı. Adeta bir Genç Semih. Kulubün kendi çapında efsanesi oldu. Ama yapacakları henüz bitmemişti.
Peşinden gelen Kayserispor maçında yine geriye düştük ve yine aynı terane. Oyuna devre arasında Orhan'ı aldım. Takım canlandı ve 1-1'i bulduk. Tam maç bitti diyorduk ki, Orhan yapacağını yaptı. Ama çok fena:
Ardından gelen mithiş bir düşüş ve şöyle bir tablo:
| *Nurtepe ve Erdekspor Maçları Yedekler İçin Alınmış Hazırlık Maçlarıdır |
Aradaki Göztepe maçı da gelgitlerle kazanılmış bir maçtı. Sabri'nin sakatlığı ve aradaki cezalılar takımı acaip etkiledi. Son 7 maçı kazanamamıza rağmen Gençlerbirliği'nin de puan kaybetmesiyle ligi 4. bitirebildik ve UEFA vizesi aldık.
| 2017 Sezon Sonu |
Türkiye Kupası'nda, Fener ve Dardanel finalinde, 5 yiyince Dardanel, UEFA vizesi aldılar ama Tolunay kovulmaktan kurtulamadı.
| 2017 - İstatistikler |
HERKES TATİLE




